Burdasın: Forum => Türkü Hikayeleri => Ayran Türküsü |
|
Süvari (Ziyaretçi) |
Ayran Türküsü Gurbet ellerinde eğlendim kaldım Güzel cemalini görünce durdum Gelin bu ayranı taze mi yaydın Hüdanın aşkına doldur ayranı Canım ayranı, güzel ayranı İyi hoş doldursun ayranı ya, sen kimsin? Köylük yerde bir genç kız her isteyene bir tas ayranı uzatırsa ne olur, adı nereye çıkar? Demezler mi; falancanın kızını gördüm, bir yabancıya tası doldurup ayran verdi. Aralarında bir şey var, elin yabancısına yoksa verir mi ayranı? Hem köyün geleneklerine de ters düşmez mi? Hem de genç bir kız! Yok canım, bu işin içinde bir iş var mutlaka. Cemile güzelliği dillere destan bir kız, Aziz köyün yakışıklı gençlerinden. Eh göz görüp gönül de sevince, her şey tamam gerisi büyüklerin bileceği iş. Üç-beş emmi dayı; köyün muhtarı imamı, bir de Aziz’in babası varıp istemişler Cemile’yi. Kız evi nazevi derler, olacak o kadar naz. Araya bir kaç görüşme daha girer, sonunda iş tamam. İş tamam da daha askerliğini yapmamış Aziz. Bugün yarın derken, nişanlarının haftası askerlik çağrısı gelmiş. Aman yaman daha yeni nişanlandım hiç olmazsa bir iki ay geçsin dese kimse dinlemez. Günü gelince vurmuş sırtına çantasını, dost ahbap helâlleşmiş, varmış Cemile’nin yanına. “Üç yıl çabuk geçer bak. Büyük seli hatırla beş yıl oldu, dün olmuş gibi. Esat emmi öleli dört yıl oldu. Demem şu ki günler tez geçiyor; bir göz açıp kapayınca burdayım gönlünü ferah tut” demiş. Bekleyeceklerine söz verip ayrılmış Cemile ile Aziz. Kara trenin düdüğü ile ilk kez köyünden ayrılmış Aziz. Sık sık mektup yazmış köyüne, içindekileri dökmüş mektuplarına. Anasına babasına, dolaylı olarak da nişanlısına selamlarını, özlemlerini iletmiş. Aziz askerdeyken, kötü bir haber yayılmış asker ocağına; “Uzakdoğu’da savaş patlamış, bizi de savaşa çağırıyorlarmış”. Kimi “Yok canım yalan söylüyorlar dünyanın bir ucundaki kavgadan bize ne” dese de, “Bizim sözümüz varmış, onlar savaşa girerse biz yardım edeceğiz, biz girersek onlar yardıma gelecekmiş. NATO mu, ne diyorlar işte onun için” diyormuş kimileri. . Derken Aziz’in kura günü gelip çatmış. Adı cepheye gidecekler arasındaymış. Bir yandan üzülür ölürse yaban ellerde ölecek, hem ne için savaştığını da bilmeyecek. “Yurduma düşman saldırmadı, arıma, namusuma dil uzatan olmadı peki bu savaştan bize ne” der “Acep oraların havası nasıl olur, kaç gün de gidilir” diye kendi kendine düşünür durur. Çok geçmeden de cephede bulur kendini. Gecesi gündüzü yok savaşın Aziz gününü ayını şaşırıyor, tek amacı ölmemek ve bir an önce Cemile’sine kavuşmak. Demokrat Partinin “Altın çağı” denilen bu dönem 1947 de ki yabancı sermayeyi teşvik kanunu 1951 de sermaye bölüşümünü daha da kolaylaştırıcı doğrultuda yapılan değişiklik ve Kore savaşına bir tugay asker göndermesiydi. ABD’nin isteği ve NATO’ya üye olmak için Tuğgeneral Tahsin Yazıcı emrinde 5 bin asker Kore’ye gönderilmişti. Türkiye savaşı standart 5 bin kişiyle sürdüreceğine söz verdiği için eksilmeler oldukça asker göndermeye devam etmiş ve savaşın Türkiye’ye faturası 717 ölü 5247 yaralı 229 esir 167 kayıp olmuştu. Bu da ABD’den sonra en fazla kayıp veren ülkenin Türkiye olduğunun göstergesiydi. Her taraftan ateş yağmakta tam bir cehennem misâli. Bu arada şarapnel parçalarından biri de gelip Aziz’i buluyor ki, hem de yapayalnız. Düştüğü yerde kalıyor. Aziz eli yüzü paramparça esir kampına götürülür. Canı kurtuluyor kurtulmasına ya Aziz eski Aziz değildir artık. Radyo bültenlerinde kayıp listeleri okunur, birliğine gelemeyenler arasında Aziz’in de adı vardır. Cemile vurulmuşa döner. Herkes birbirini avutmaya çalışsa da Aziz’in artık dönmeyeceğine çünkü onun öldüğüne inanırlar. Ama Cemile hiç ümidini kesmemiştir, “Aziz ölmedi, ölse künyesi bulunurdu” diye diye aradan yıllar geçer ve tek bir haber çıkmamıştır Aziz’den. Günlerden bir gün Cemile çeşme başında yayığı almış önüne ayran yapıyormuş. Başını kaldırdığında bir atlının yoldan sapıp çeşmeye doğru geldiğini görmüş. Cemile kafasını önüne eğip göz ucuyla da yabancıya bakmış. Yüzü gözü yara bere içinde olan yabancı Cemile’den bir tas ayran istemiş. Cemile de yabancıyı terslemiş, çünkü yabancı ayranı sözle değil türkü çağırarak istemiş. Cemile de ayran vermek istemediğini yine türkü ile yanıtlamış. Karşılıklı türkü düeti başlamış. Türkünün sonunda yabancının Aziz olduğunu anlamış Cemile. Anlıyor da ayran yayığını bir yana, bakracı bir yana atıp boynuna sarılmış Aziz’in. Yılların özlemini bir türküyle dillendirip, iki sevgilinin kavuştuğu bu türkünün sözlerine bakalım... Ayran Türküsü Aziz: Uzak yollardan da kıvrandım geldim Tatlı dillerine eğlendim kaldım Gelin bu ayranı tazemi yaydın Hüda’nın aşkına doldur ayranı Cemile: Uzak yolların vefası mısın Ak alnımın da sen cefası mısın Yaydığım ayranın kahyası mısın Anamdan habersiz vermem ayranı Aziz: Bunca yıldır gurbet elde dururum Çeker silahımı seni vururum Ya ayranı alırım ya da ölürüm Gel kız kerem eyle doldur ayranı Cemile: Ayranı atlarıma yüklerim Götürür de dağ başına dökerim Gurbet elde yârim vardır beklerim Ondan başkasına vermem ayranı Aziz: O nedir ki yer altında paslanmaz O nedir ki suya düşer ıslanmaz O nedir ki etin kessen seslenmez Ya bunun cevabın ya da ayranın Cemile: O altındır yer altında paslanmaz O güneştir su altında ıslanmaz O ölüdür etin kessen seslenmez Bilirim bunları vermem ayranı Aziz: Tepsiye koydum da binliği tozu Ortadan kaldırdık hele Aziz’i Bir kaşık ayranı ver hala kızı Hüda’ nın aşkına doldur ayranı Cemile: Tepsiye koydum binliği tozu Ortadan kaldırdım hele Aziz’i Sana feda ettim iki ala gözü Getir kabını da doldur ayranı Kaynak: Yaşar Özürküt Öyküleriyle Türküler 3 İstanbul, 2002 | |||
QZlmHQhp4wA (Ziyaretçi) |
22.00 23.30 saatleri arasında Ankara'nın mekrez ile7elerinden Yenimahalle'deki gf6zlemlerim (Biraz uzunca ama eÄlenceli bir anlatım oldu.):20.00 gibi hafifleyen kar yaÄıÅının 21.00 gibi tekrar Åiddetlenmesinin ardından saat 22.00 ye doÄru 3 kardeÅ (ben, erkek kardeÅim ve ablam) bir Yenimahalle turu yapalım dedik ve yola koyulduk. Yenimahalle Belediyesi'ne yakın sayılan evimizden e7ıkıp kar tutmamıŠherhangi bir yeri olmayan sokaÄımızı takip ederek Pazar Caddesi'ne yoÄun kar yaÄıÅı eÅliÄinde e7ıktık. Pazar Caddesi'nde kuzeye doÄru yfcrfcdfcke7e hem kar Åiddetini arttırıp tipiye df6nfcyor, hem de sokaÄımızda 10 cm civarında olan kar f6rtfcsfc gittike7e yfckseliyordu. Pazar Caddesi ile Ragıp Tfczfcn Caddesi'nin kesiÅtiÄi meydana geldiÄimizde yine karsız bir yer gf6remedik, her yer bembeyazdı!Oradan Ragıp Tfczfcn Caddesi'ni takip ederek doÄuya doÄru ilerledik ki ne ilerleme! Tipi her dakika Åiddetini arttırıyor ve yfczfcmfczfc, gf6zfcmfczfc adeta kesecesine df6vfcyordu. Bu arada kar f6rtfcsfc olarak artık minimum 10 cm diyebiliyorduk. Ragıp Tfczfcn Caddesi Yenimahalle'nin en uzun ve bilinen caddelerindendir ve burada trafiÄin nasıl fele7 olduÄunu gf6rmeliydiniz. Ana yol sayılabilecek olan bu cadde resmen buz pistine df6nmfcÅ ve arae7lar ilerlemekte zorluk e7ekiyordu.Daha sonra Akın Caddesi'ne sapıp yf6nfcmfczfc yine kuzeye e7evirdik. Bu arada yfckseltimiz de artıyordu. Evimizden takriben 50 metre yfcksek bir noktaya ulaÅtıÄımızda eÄimi fazla olan bu caddede zincir takmayan arae7ların mahsur kaldıÄını gf6rdfck. Bu noktada minimum kar kalınlıÄı 15 cm'yi bulmuÅtu. Minimum diyorum e7fcnkfc tipi inanılmaz bir Åekilde bu sene New York blizzard'larında gf6rdfcÄfcmfcz gibi karı bir taraftan alıp diÄerine yıÄmaktaydı.Bu arada sol tarafımızdaki sokaÄa bir baktık ki ne gf6relim! Sokak karanlıÄa gf6mfclmfcÅ! Merak edip o tipide o karanlık sokaÄa daldık. Evlerde tek tfck mum/ıÅıldak aydınlıkları vardı ama sokakta in-cin top oynuyordu. Biz de iÅi biraz dalgaya vurup Help! Is there anybody here?! nidaları eÅliÄinde turumuzu sfcrdfcrdfck. O karanlıkta bir apartmanın garajından kurt sfcrfcsfc e7ıkacak diye korkmadık deÄil! Gere7ekten ortamın daÄ koÅullarından bir farkı kalmamıÅtı e7fcnkfc. Ardından fcst sokaklarda da durumun aynı olduÄunu gf6rdfck. Bu karda-kıÅta elektrikler kesilmiÅti!Akın Caddesi'nin (ve yokuÅunun) sonundaki bfcyfck meydana geldiÄimizde ise (rakım takriben 900 m) artık gf6z gf6zfc gf6rmfcyor, insan ve arae7 sayısı nadirleÅiyordu. Gf6rfcÅ mesafesi 20 metreye kadar dfcÅmfcÅtfc. Gere7ekten neredeyse gf6zlerimizi ae7amaz olmuÅtuk! Buna raÄmen maceracı ruhumuz bize devam etmemiz gerektiÄini sf6ylfcyordu! Bunda Mart ayında Ankara'da gf6rdfcÄfcmfcz en iyi kar yaÄıÅın olması da etken olabilir tabii.Devam ettik etmesine ancak yaklaÅık -3 derecelik hava ve kardan adama df6nmemiz sebebiyle turu e7ok fazla uzatmama kararı aldık. Son durak olarak meÅhur kayak mekanımız olan yokuÅa (merdivenlerin yanında yer alan ve 100 metrelik bir pist ) giderek oradan buluÄumuz bir karton kutu fczerinde 3 er tur kaydık. O hızla alt sokaktan gee7en 1-2 aracın altında kalmaktan son anda kurtulduk! Eve df6nme zamanı gelip e7atmıÅtı. Finali el-ayak deÄmemiÅ 20 cm'lik karın fczerine yatıp vfccut Åeklimizi bırakarak yaptık. Artık tam anlamıyla birer kardan adamdık! Df6nfcÅ yolunda kar biraz hafiflemiÅti ve biz de fczerimizdeki karları temizleyerek eve ulaÅtık. Eve ulaÅtık ulaÅmasına da bizim sokakta da elektrik gitmiÅti. 2011 yılının Tfcrkiyesinde BaÅkent Ankara'da neyse neyse. Fazla uzatmayayım, anladınız siz. Ha bu arada, eve df6nerken yolda tuzalama aracı gf6remedik ama bir adet kar kfcreme aracı, bir de ambulans gf6rdfck.Tipi ve savruntu nedeniyle evimizin fcstfc kapalı terasında dahi kar tutmayan yer kalmadı. DfcÅfcnfcn, fcstfc kapalı bir zeminde 5-10 cm arasında deÄiÅen kalınlıklarda kar var. Bu kıŠAnkara'yı vuran iki kar yaÄıÅlı sistemden Yenimahalle olarak istediÄimiz verimi alamamıÅtık ancak son 30 saattir yaÄan kar beni fazlasıyla tatmin etti diyebilirim. Darısı diÄer kar delilerinin baÅına! |