KARAMAN ADAKÖYÜ

Gönül Ol


 
 

***..."Gönül" Ol...***

Hz. Mevlana “Mesnevi”sinde şöyle diyor:

“Müminlerin müminliklerinin belirtisi gönüllerinin kırıklığı ve mağlubiyettir alt oluştur.

Fakat müminlerin alt oluşlarında bile bir güzellik vardır.

Sen miski ve anberi (güzel kokular) kıracak olursan dünyayı onların güzel kokuları ile doldurmuş olursun.”

Mağlubiyetimi zaferlerin en güzeli belledim. Bildim ki lginin getirdiği acı kalbimi saran katılıkları kıracak ve onun içindeki gönül ortaya çıkacaktır. (Gönül sevgiyi içinde taşıyan kalp demektir.) Ne güzel bir gönüle sahip olmanın mutluluğunu yaşayacağım. Yenilgime bakıp bana acıyanlar bilmiyorlar ki asıl acınması gereken kendileridir.

Kokuların en güzeli gönül kokusudur; çünkü o koku Rabbin kokusudur. O kokuyu mükellef sofralarda son model araçlarda villalarda yalılarda bulamazsınız. O koku kırık gönüllerde mağlup ruhlarda bulunur.

O kokunun izini sürmek için nice canlar düştü yollara. Kimileri çölleri mekan edindi kimileri de dağları ovaları.

O koku kimi zaman bir çöl rüzgarına binerek geldi kimi de mağaralardan fışkırdı vadilere.

O kokuyu duyanlardan bazıları misk geyiği gibi kendini uçurumdan aşağı bıraktı. Yıllar yılı mağaralarda alnı secdelere çakıldı kimilerinin de.

Evime geliyorum belki duyarım o kokuyu diye. Evinin bir köşesinde o kokudan bir kitle bulunuyorsa ne mutlu sana. “Mutluluk” diyordun işte mutluluğun sırrı bu kokudur.

Bu koku diriltici kokudur; bu koku var edici kokudur.

Kır kibir bardağını çal yere umutsuzluk testini. Katran yürekli insanlardan uzak dur. Yenilgini önemse. Göreceksin ki gönül miskin çevreyi tutacak nice canlar o kokuyla dirilecek.

Oysa kokularımız diriltici değil bilakis öldürücü. “Zafer”imizi kutlamak için bize yanaşanlar zift dolu yürekliğimizin iğrenç kokularına maruz kalıyorlar.

Mağlubiyetimize yanaşan yok. Dost mağlubiyetin doğurduğu çocuktur. Düştüğün zaman kalbine eğil orda dostun kokusunu duyacaksın..

Ey varlık hapsinde etrafını altınlarla gümüşlerle donatmaya çalışan kalp. Sonra sen nasıl kırılacak ve “gönül” olacaksın.

Kimi zirveye tırmanınca mutlu olur kimi de kuyuya düşünce. Nemrut “tanrı”yı vurmak için göklere yükselmiş ve “ululuğunu” ilan etmişti. Yusuf ise kuyuda ermişti sonsuzluğun sırrına. Nemrut bir topal sineğe rezil olmuştu Yusuf ise Mısır’a sultan. Biri kırılmayan taş kalbe  düşmüştü; öbürü kırık kalbinin derinliklerinde manalar devşirmişti. Birinin kokusu “Nemrut” diye kokuyordu diğerinin kokusunu sabah rüzgarı “Yusuf Yusuf” diye bütün aleme dağıtıyordu.


Ey gönül sen hiç kuyuya düşmemişsen sana “Yusuf” nasıl diyeyim?

Ey gönül sen hiç secdede miraca vasıl olmamışsan sana Ahmed’in kokusu nasıl ulaşsın?

Ey gönül sana sıra sıra çarmıhlar dizilmemişse İsa nefesinin diriltici kokusunu doya doya içine çekebilir misin?

Ey gönül başın yere düşmemişse Hüseyni zaferler seni nasıl selamlasın?

Ey gönül senden önceki kırık gönüllerin şifresini çözememişsen cennet kokularını nasıl duyarsın?

Ey gönül sana deli desinler divane mecnun desinler; sana mağlup desinler lginin zillet içindeki çocuğu desinler. Fakat ey gönül sana zaferin sarhoşu demesinler. Sana “kalbini kıramadı” demesinler.

Ey gönül haydi lgini mübarek kıl. Kır kalbini ve “gönül” ol. Kokular devşir cennetten; hatta daha ötelerden.

Ey gönül “GÖNÜL” ol!...

 


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol